Time-Life dergisinden Magnum ajansa kadar dünyanın en önemli kuruluşlarında çalıştı. Dali’yi de çekti, İndira Gandhi’yi de, Hitchcock’u da… 1928 yılında İstanbul’da doğan dünyaca ünlü Ara Güler bir fotoğrafçı için “resim bilecek, müzik bilecek, tiyatrodan anlayacak, çok okuyacak, anında karar verebilecek, yani çok zeki olacak…” diyor.
Şimdiye dek 56 kitabı yayınlanan usta fotoğrafçı verdiği bir röportajda “56 kitap yapan adamı döverler be! Olur mu 56 kitap ama fotoğrafta olur neden? Her an değişen bir şeyin karşısındasın ve ondan bir şey yakalıyorsun. Bunları yan yana getirdiğin zaman yeni bir dünya oluşturuyorsun, bu oluşturduğun dünya senin dünyan oluyor. Ve sen onu mecburen seviyorsun zaten.” derken kendisinden fotoğrafı tanımlaması istendiğinde şu cevabı veriyor: “Fotoğraf bir kere sanat falan değildir. Fotoğraf görülen bir şeyin zapta kayda geçmesidir. Fotoğraf meselesi bir arşiv meselesidir. Arşiv; kaybolmasın, yitmesin, bitmesin, gene bakayım, gene göreyim diye. Onun için fotoğraf bir alettir, makinedir onunla hayatı yakalarsın hayatı yakalamak da arşiv yapmandan çok daha mühimdir. Bir arşiv bir dünyayı getirir. Fotoğraf makinesinin icadı bunun içindir.”
Ara Güler’in 1950’li, 60’lı yıllardan başlayarak sıkça karelediği İstanbul‘un fotoğraflarını Magnum’un arşivinden derledik. O çok özel perspektifinden şimdilerde koşturarak geçtiğimiz sokakların 50 yıl önceki halini birlikte yavaş yavaş seyreyleyelim istedik. Buyrunuz…

































Başka N’olmuş: İstanbul’un eski derya hamamlarına karpuz kabuğu düşerken…
Başka N’olmuş: 1971 yılında İstanbul işte tam da böyleydi
Başka N’olmuş: “Yaşar Kemal ölmez”: Ara Güler’in objektifinden Yaşar Kemal
Görseller: Magnum