Sıradanı sıradışı yapan bir Türk. Malzemeleri bazen meyveler, sebzeler, ayakkabılar; bazen bir sepet; bazen de kültürel motifli bir halı. Tüm bu sıradan nesnelerin neşterle kesilmiş halleri ve aynadan yansıyan sonsuz görünümleri. Simetrinin ötesinde bir dışavurumculuk, görsel oyun ve parçalanmış nesnelerin geometrik desenlere bürünerek bir bütünü oluşturması. Bunların hepsi Şakir Gökçebağ‘ın anlatımıyla kültürel değerlerimizle zenginleşiyor, farklılaşıyor. Biraz minimal, biraz sıradışı ama hayran olunası bir çalışma: Geometric Food Art.
Nesne sanatı olan natürmort’un gerçeküstü bir dışavurumu olan Geometric Food Art (Geometrik Yiyecek Sanatı), yeni bir sanat dalı değil. Aslında uzun yıllardır Hamburg’da yaşayan bir sanatçının projesi. Bu projeyi ilginç kılan ise sanatçının bizden biri olması ve adını çoğumuzun pek duymamış olması.
Denizli doğumlu, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu enstalasyon (yerleştirme) sanatçısı Şakir Gökçebağ; meyve ve sebzeleri bir cerrah edasıyla öylesine kesin çizgilerle nesneleştirmiş ki, hayran olmamak elde değil. Ne var canım bunu ben de yaparım, diyebilirsiniz ama ortaya çıkan kompozisyonlar bize sanki birşeyler anlatıyor gibi. Sergilediği her bir parça, normali ve monotonluğu yırtarak algıladığımız dünyayı yeniden keşfettiriyor.
Yabancı basında bizde olduğundan daha fazla haberde yer alan Şakir Gökçebağ’ın çalışmaları, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere çeşitli galerilerde de sergilendi. Birçok ödülün sahibi olan sanatçının eserleri kitaplarda da kendine yer buldu. Yaptığı şey ise, birkaç ayakkabıyı, meyve – sebzeyi kesip biçmek değil. Kompozisyonları daha çok geçmişi hatırlatır gibi. Özellikle ayakkabılardan oluşan serisinde, kapı önünde biriken misafir ayakkabılarını bambaşka bir boyutta ele alması insanı büyülüyor. Oluşturduğu optik ilüzyonlar, modern sanatın absürd çizgisinde ilerlerken, aynı zamanda nesneleri yeniden anlamlandırıyor. Bu da sürekli gördüğümüz nesneleri sorgulamamızı sağlıyor.
Tüm bu çalışmalarından başka şemsiyeleri, sepetleri ve bazen Anadolu motifli bir halıyı milimetrik detaylarla kesip biçerek birleştiren sanatçı; “sevgilim, esin kaynağım” dediği İstanbul’u da ihmal etmemiş. Çarpık kentleşmenin hüküm sürdüğü, binbir binalı İstanbul’u bir de o parçalara ayırmış. Sonra bu parçaları öylesine hassasiyetle birleştirmiş ki; bu puzzle parçasında ben neredeyim, diye sormadan edemiyor insan.
Sanatçının diğer çalışmalarını incelemek için kendi sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Görseller: Ş. Gökçebağ