Avustralyalı fotoğrafçı Klaus Pichler, Viyana’da eski bir apartman dairesinden taşınmak üzereyken odaların birbirinden farklı toz tabakalarına sahip olduğunu fark etti. Yatak odasında oluşan toz açık maviyken, oturma odasında gördüğü renk kırmızıydı. Tozun aslında akla ilk gelen gri tonundan çok daha fazlası olduğunu; aslında bulunduğu mekanın bir özelliği olduğunu düşünmeye başlayan Pichler toz toplarının fotoğraflarını çekmeye karar verdi. Böylece bizi “Dust (Toz)” projesiyle tanıştırdı.
Sadece özel alanlardan değil ortak kullanıma açık olan mekanlardan da, kısacası hayatın her alanından toplanılan tozların bir nevi portresini çeken Klaus Pichler’a göre “Bir metafor olarak düşünürsek, her toz kendi ölüm sembolüdür; ve toza karşı verilen savaş, ölüme karşı verilen mücadele gibidir.”
Ne stadyumlarda takımların renklerini yansıtan tozları, ne de sinema salonlarında biriken patlamış mısır kırıntılarıyla bezeli tozları temizlikle yok edebiliriz. Yani ne kadar çok temizlik yaparsak yapalım; o mekanda hayat bitmediği sürece, kalbi toz kümelerinde atar.
Fotoğraflarını çekmeden önce tüm bu toz kümelerini arşivleyen Klaus Pichler, bu projenin en zor kısmının bu olduğunu söylüyor. Pichler, cımbızla topladığı tozları, ayrı ayrı paketlemiş, doğallığını bozmaması adına da topladığı örnekler üzerinde herhangi bir müdahalede bulunmamış; olabildiği kadarıyla tozları doğal halleriyle fotoğraflamış. Söylediğine göre, projenin en eğlenceli tarafı ise, toz örnekleri toplarken “Buradan biraz toz toplayabilir miyim?” diye sorduğunda insanlardan gelen tepkilermiş.
[Slate aracılığıyla]