Kaldırım kenarlarında, çöp konteynerlerinin yanı başına bırakılmış bütün ya da parça halde mobilyalara hiç dikkat ettiniz mi? İçlerinde işe yarar bir şeyler olduğunu muhtemelen düşünmediniz. Ne de olsa halihazırda çöpe gidecek. İşe yarasa birisi onu atmazdı herhalde?..
Birimizin fazlasının, hatta daha değersizleştiren bir ifadeyle çöpünün diğerinin işine yaraması fikri pek de alışkın olduğumuz bir fikir değil. Belki de kültürümüzün ve toplumsal olarak yetiştiriliş şeklimizin bir parçası olarak başkasının “eski”sini almak normal karşılanmadığı içindir. Son zamanlarda dünya genelinde bu düşünce ve yaşayış tarzının tam karşısında duran bir akım var: “Upcycling“.
Vikipedi’ye göre “Upcycling“, artık malzemelerin, kullanışsız ya da istenmeyen objelerin daha iyi kalitede, daha kullanışlı bir hale getirilmesine deniyor. Çöp kutusunun kenarında bekleyen eski kapı camını alıp, kestirip, bir sehpanın üzerine uydurmak gibi mesela…
Tel Aviv’de çalışmalarını yürüten fotoğraf sanatçısı Or Kaplan da “upcycling” akımına kapılıp bunu bir yaşam tarzına çevirip benimsemiş bir isim. Dairesinin büyük kısmını sokaktan bulduklarıyla döşeyen sanatçı “çöp”ün ne kadar güzel olabileceğini kendi yaşam alanıyla kanıtlıyor.
Inhabitat’a konuşan Or Kaplan, “Dünyayı sıkça dolaşıyorum, küçüklüğümden beri bir şeyden başka şeyler yapma konusunda yaratıcıydım… Sokakta yürürken bir şeyler bulur, ‘bununla ne yapabilirim acaba?’ diye kendime sorardım. Bu bir ağaç dalı da olabilirdi, bir kutu ya da bir kitap…” diyor.
Artık tahta parçalardan ve bir parça camdan kendine sehpa yapan sanatçının evinde, duvardaki raflar, eski bir pencereden resim çerçevesi, zeytinyağı tenekeleriyle ve yine atılmış sandalyeyle şekillendirilmiş bitki duvarı dikkat çekiyor. Ayrıca banyodaki vintage karoları da yine kendisi dışarıdan bulup getirirken, el yapımı lambaları da evin farklı yerlerine uygulamış.
Bi’ kıskanmadık değil şimdi.
h/t: inhabitat
Başka N’olmuş: Eşyaların ölümden sonraki hayatlarını fotoğraflıyor