Tristan Pigott, günümüz dünyasının popüler temalarından olan insanın bireyselleşmesi ve giderek yalnızlaşması konularını çalışmalarının temeline oturtuyor. Bu temelin üstüne de bencilliği ve narsisizmi yerleştiriyor. Hayatları birbirine benzeyen ve bu hayatlara fazla önem atfeden “çok ciddi” insanlarla alay ediyor.
İzleyicinin yorum yapmasına önem veren ve çalışmalarının sadece duvara asılan bir nesneye dönüşmesini istemeyen sanatçı, provoke edici çalışmalar yaratıyor. Kesinlikle çalışmalarının izleyici tarafından “nesneleştirilmesini” istemiyor.
Pigott, sürekli tüketen toplumun otomatikleşen psikolojik durumlarını yansıtmaya bayılıyor. Bunu yaparken çizgisine teatral bir tavır ekliyor. Bu tavırla gerçeküstü bakışını birleştirince de bu ilginç çalışmalar ortaya çıkıyor.
h/t: freeyork
Başka N’olmuş: Türkiye’de büyümenin neden farklı olduğunu bir de Özge Samancı’nın çizimleriyle görün